YAŞAM

28 Kasım Cuma hutbesi: Fedakârlığın Zirvesi: Îsâr

28 Kasım Cuma Hutbesi'nin konusu "Fedakârlığın Zirvesi: Îsâr" hutbede "Îsâr; şefkat, merhamet ve sabırla anne ve babamızın, eş ve çocuklarımızın gönüllerini hoş tutabilmektir." ifadelerine yer verildi.

28 Kasım Cuma hutbesi Diyanet'in sitesinde yayınlandı. Hutbenin başlığı ise "Fedakârlığın Zirvesi: Îsâr" belirlendi. Hutbede fedakarlıktan bahsedildi.

Bununla birlikte anne-babaya ve aileye şefkatli olmaktan engellilere karşı yardımsever olmaktan Gazze'de zulüm gören mazlumlara karşı maddi-manevi drstek olmaktan bahsedildi.

Ayrıca gerektiğinde vatanı ve dini için canını feda etmeye de dikkat çekildi.

GÜNÜMÜZDEKİ SORUNLAR

Günümüzde trafikte, engelli parklarında karşımızdakini düşünmemek evde sessizliğe dikkat etmemek ve komşuları rahatsız etmenin de kötü bir durum olduğuna vurgu yapıldı.

Ayrıca Almanya'dan Türkiye'ye gelen Böcek ailesinin yaşadığı zehirlenme sorunu bir kez daha gösterdi ki yiyecek içeceklerde ve konaklama yerlerinde insan sağlığının önemine de dikkat etmek gerekiyor.

28 Kasım Cuma hutbesinde bununla ilgili de ticarette ayıplı mal satmak, tarihi geçmiş ürünün etiketini değiştirmek, toplu taşımada yaşlı, hasta ve hamilelere yer vermemenin de kötülüğüne dem vuruldu.

28 KASIM CUMA HUTBESİNİN CAN ALICI KISMI

28 Kasım Cuma hutbesi, "Kendiniz için istediğinizi mümin kardeşiniz için de istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız" hadisiyle biter. Hadiste anlatılmak istenen ise "Sadece ibadet etmek yetmez; başkalarının hakkına saygı duymak, yardımlaşmak ve toplumsal hayatta nazik olmak imanın bir gereğidir."

28 KASIM CUMA HUTBESİ TAM METNİ

FEDAKÂRLIĞIN ZİRVESİ: ÎSÂR

Muhterem Müslümanlar! Yüce dinimiz İslam’ın temel gayelerinden biri de Allah rızası için birbirini seven, birbirine yardım eden, iyilikte yarışan erdemli insanların oluşturduğu bir toplum inşa etmektir. İslam, bunun yolunu da bize göstermiştir. Bu yol, sevgi ve kardeşlik temeline dayanan; kişiyi bencillik, cimrilik ve kıskançlık gibi kötü hasletlerden arındıran îsâr duygusudur.

Aziz Müminler!

İsâr; yalnızca Allah’ın rızasını gözeterek insanların ihtiyaçlarını imkânımız nispetinde karşılamaya gayret göstermektir. Kendimizi düşündüğümüz kadar hatta daha da fazla başkalarını düşünmektir. Îsâr; şefkat, merhamet ve sabırla anne ve babamızın, eş ve çocuklarımızın gönüllerini hoş tutabilmektir. Engelli kardeşlerimize hayatı kolaylaştırmak; göremeyenin gözü, konuşamayanın dili, işitemeyenin kulağı, yürüyemeyenin ayağı, tutamayanın eli olabilmektir. Îsâr; içinde yaşadığımız toplumun, hatta bütün insanların iyiliğe ve hayra ulaşması için kimi zaman malımızdan, kimi zaman rahatımızdan vazgeçmektir. Kimi zaman yanı başımızdaki komşularımızın, kimi zaman akrabalarımızın, kimi zaman da Gazze’deki mazlum kardeşlerimizin yanında olmak, maddi ve manevi desteğimizi onlardan esirgememektir. Yeri geldiğinde ise din, vatan ve mukaddesat uğruna canımızı feda etmektir.

Kıymetli Müslümanlar!

Bizler, fedakârlığın en güzel örneklerini Peygamber Efendimiz (s.a.s) ve güzide ashabından öğrendik. Onlar, başlarına gelen bütün zorluklara göğüs germişler, insanların gönüllerinin İslam’a ısınmaları için var güçleriyle çalışmışlar, onlar için Cenâb-ı Hakk’a daima dua etmişlerdir. “Onlar, yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire seve seve ikram ederler. Ve şöyle derler: Biz size Allah için ikram ediyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz” 1 ayet-i kerimesinin yaşayan örnekleri olmuşlardır.

Değerli Müminler!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde, “Kendiniz için istediğinizi mümin kardeşiniz için de istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız” 2 buyurmaktadır. Hal böyleyken, bugün basit gibi görünen ancak îsâr ahlakımızla çözebileceğimiz nice davranışlara şahit olmaktayız. Bir yandan birbirine ikram için yarışan insanların öte yandan trafikte yol vermemesi, hatta bunun için tartışması, ambulans ve itfaiye araçlarının geçişini engellemesi, emniyet şeridini ihlal etmesi, engellilere ayrılan park yerlerine araçlarını park etmesi ne kadar da ibretlik bir durumdur. Çocuklarını uyuturken ya da hastası varken evinde parmaklarının ucuna basarak yürüyen ve fısıltıyla konuşanların televizyon ya da müziğin sesini sonuna kadar açarak komşusunu, hastaları rahatsız etmesi ne kadar da düşündürücü bir tablodur. Kendisi için bir şey almak ya da evine sağlıklı gıda götürmek için kılı kırk yaranların sattığı şeyin kusurunu gizlemesi, son kullanma tarihi geçmiş malların etiketlerini değiştirmesi, helal haram hassasiyetini kaybetmesi ne kadar da acı bir haldir. Kişinin; toplu taşıma araçlarında kendi konforunu önceleyip hasta, hamile ve yaşlıları ötelemesi ne kadar da üzücü bir husustur.

Aziz Müslümanlar!

Îsâr’ın gereği; “İyilik ve takvâ hususunda yardımlaşın”3 ilahi davetine icabet ederek nerede bir ihtiyaç sahibi varsa onun yardımına koşmak, hayatı birbirimize yaşanılır kılmaktır. Her yüreğe huzur ve mutluluk ulaştırmak, bir yetimin duasında, bir garibin tebessümünde yer almaktır. Hutbemizi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in hadis-i şerifleriyle bitirmek istiyorum: “Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur.”