Gazze'de aylardır süren savaş ve derinleşen insani kriz sürerken, İsrail uluslararası toplum tarafından artan şekilde dışlanıyor. Diplomatik ilişkilerdeki gerilim, kültürel iş birliklerinin kopması ve ekonomik yaptırımlar gibi çok boyutlu gelişmeler, ülkenin küresel arenada giderek yalnızlaştığını gösteriyor. Bu yalnızlaşma; ticaret, sanat, spor ve kamu diplomasisi gibi pek çok alanda somut sonuçlar doğururken, İsrail’in uluslararası sistemdeki konumunu ciddi biçimde zayıfladı.Diplomasiden kültüre, ekonomiden spora kadar birçok alanda izolasyon derinleşiyor.
İsrail’in Gazze Şehri’ne yönelik kara harekâtı ve Katar topraklarında Hamas liderliğine yönelik eşi benzeri görülmemiş saldırısının ardından uluslararası kamuoyundan gelen tepkiler sertleşti. Gazze’deki savaş ve derinleşen insani kriz, İsrail’in küresel düzeyde yalnızlaşmasına yol açarken bu durum, ülkenin ekonomik, kültürel ve sportif alanlardaki ilişkilerine de yansıdı.
Geçtiğimiz hafta, bağımsız bir Birleşmiş Milletler soruşturması, ilk kez İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere karşı soykırım uyguladığı sonucuna ulaştı. Bu bulgu, insan hakları kuruluşları ve soykırım uzmanlarının daha önceki değerlendirmeleriyle örtüşüyor. Ancak İsrail hükümeti bu suçlamaları reddediyor ve Gazze’de yürütülen operasyonların “meşru müdafaa” kapsamında olduğunu savundu.
AB VE DİĞER ÜLKELERDEN YAPTIRIM HAMLELERİİsrail’in en büyük ticaret ortaklarından biri olan Avrupa Birliği, geçtiğimiz günlerde İsrail ile yapılan serbest ticaret anlaşmasının kısmen askıya alınmasını öngören yaptırımlar önerdi. Bu öneri, AB üye ülkelerinin onayına sunulacak. Ayrıca, işgal altındaki Batı Şeria’da faaliyet gösteren bazı İsrailli bireylere, yerleşimci gruplara ve şiddeti teşvik eden örgütlere yönelik hedefli yaptırımlar uygulanmaya başlandı.
Dünyanın en büyük varlık fonu olan Norveç Varlık Fonu da, Gazze’deki insani kriz nedeniyle İsrail’deki bazı yatırımlarını geri çekeceğini duyurdu. Öte yandan Fransa, İtalya, Hollanda, İspanya ve İngiltere gibi ülkeler de İsrail’e yönelik kısmi ya da tam silah ambargosu uygulamaya başladı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bu ayın başında yaptığı açıklamada, ülkesinin uzun sürebilecek bir “tecrit” ile karşı karşıya olduğunu kabul etti. Netanyahu, İsrail’in savunma sanayisini daha da güçlendirmesi ve ekonomisini dışa bağımlılıktan kurtaracak şekilde yeniden yapılandırması gerektiğini söyledi. Ancak daha sonra bu sözlerinin sadece savunma sektörüyle ilgili olduğunu belirterek açıklamalarını yumuşattı.
KÜLTÜR, SANAT VE SPOR ALANINDA DIŞLANMAİsrail, savaşın kültürel ve sportif yansımalarıyla da karşı karşıya. Eurovision Şarkı Yarışması’na ev sahipliği yapan Avrupa Yayın Birliği (EBU), 2026 yılı için hangi ülkelerin katılabileceğine Kasım ayında karar verecek. Ancak İrlanda, Hollanda ve İspanya gibi ülkelerin yayın kuruluşları, İsrail'in yarışmaya katılması hâlinde boykot edeceklerini açıkladı. İrlanda’nın ulusal yayın kuruluşu RTE, “Gazze’de devam eden ve korkunç can kayıplarının yaşandığı bir ortamda yarışmaya katılmak vicdansızlık olur” açıklamasını yaptı.
İsrail’in kamu yayıncısı KAN 11 ise bu kararlara karşı çıkarak müzik şöleninin siyasallaştırılmaması gerektiğini savundu. İsrail, 1973 yılından bu yana Eurovision’a katılıyor.
Sanat alanında da benzer tepkiler yükseliyor. Belçika'nın Gent kentindeki bir müzik festivali, Münih Filarmoni Orkestrası’nın İsrailli şef Lahav Shani ile sahne alacağı konseri iptal etti. Festival yönetimi, Shani’nin geçmişte barıştan yana tavır sergilese de İsrail hükümetine karşı duruşunun yeterince net olmadığı gerekçesiyle bu kararı aldığını belirtti.
ULUSLARARASI HUKUK VE DİPLOMATİK GERİLİMBirleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki oylamalarda İsrail aleyhine oy kullanan ülkelerin sayısı artarken, çekimser kalan devletlerin sayısı giderek azalıyor. Bu durum, İsrail’e yönelik pasif desteğin de zayıfladığını gösteriyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin geçen yıl Netanyahu hakkında çıkardığı tutuklama emri, İsrail Başbakanı’nın seyahat özgürlüğünü ciddi şekilde sınırladı. Netanyahu, bu ay New York’taki BM toplantısına giderken, Fransa ve İspanya hava sahalarını kullanmaktan kaçındı.
BM Komisyonu'nun hazırladığı soykırım raporu ise, Filistin’deki durumu inceleyen Uluslararası Ceza Mahkemesi soruşturmasına yeniden dikkat çekti. Savcılara, bu raporun da ışığında soykırım suçunu da incelemeleri önerildi.
Tüm bu gelişmelere rağmen, ABD İsrail’e olan desteğini sürdürmeye devam ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, bu ay yaptığı açıklamada, “İsrail ile ilişkimiz güçlü kalmaya devam edecek,” diyerek Washington’un pozisyonunun değişmediğini vurguladı.