Balın ötesi: Arıcılıkta tehditler ve fırsatlar

Küresel iklim kriziyle karşı karşıya olan bal üreticileri, sahte bal tehlikesine rağmen organik üretimde tüketicinin güvenini kazanmayı hedefliyor.

Haber Giriş Tarihi: 23.09.2025 08:25
Haber Güncellenme Tarihi: 23.09.2025 08:25

İklim krizi, tarımda bilinçsiz ilaç kullanımı ve kırsaldan göç edilmesini beraberinde getirmektedir. Küçük böcek gibi görünen arıların sofralarımıza taşıdığı kaynakla (balla) birlikte tüm tarım zincirini içine almaktadır.

Ancak uzmanara göre arıclık, günümüzde büyük tehditle karşı karşıya kalmaktadır.

BİNLERCE KOVAN KAYBI

Kimyasal ilaç kullanımıyla birlikte her yıl binlerce kovan kaybediliyor. İklim değişikliğinin çiçeklenme dönemlerini bozmasının yanında, arıların doğal döngüsünü de sekteye uğratmaktadır. Çoğu zaman sadece bal üreticisi olarak görülseler de, aslında küresel gıda zincirinin temel taşlarından biridir. Arılar olmasaydı, sadece doğa dengesi değil, sofralarımızdaki çeşitlilik ve bolluk da büyük zarar görürdü.

Arılar, bitkilerin tozlaşmasını sağlayarak meyve, sebze ve tohum oluşumuna katkıda bulunurlar. Elma, kiraz, kavun, kabak, badem gibi pek çok tarım ürünü arıların tozlaştırma faaliyetleri sayesinde yetişir. Yapılan araştırmalara göre, dünya genelindeki tarım ürünlerinin üçte biri arılar gibi tozlayıcı canlılara bağlıdır.

Ancak son yıllarda arı nüfusunda ciddi bir düşüş yaşanıyor. Tarımda yoğun biçimde kullanılan pestisitler, iklim değişikliği, doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve parazitler, arıların yaşamını tehdit ediyor.

Bu tehditler devam ederse, yalnızca doğa değil, gıda üretimimiz de büyük risk altına girecek.

BAL ÜRETİMİNDE ÖNE ÇIKAN BÖLGELER

Çok soğuk olmayan, kışın sert geçmediği; yazın ise çok kurak olmayan bölgeler arılar için idealdir. Aşırı sıcak ve kurak iklimlerde nektar kaynakları azaltır ve bal üretiminde düşüş yaşanmasını sağlar.

Arıcılık, doğayla uyumlu bir tarım faaliyetidir ve arıların sağlıklı bir şekilde yetişebilmesi için bazı doğal koşulların sağlanması gerekir.

Arıların güzel yetiştiği bölgelerde iklim ılıman, bitki örtüsü zengin, su kaynakları bol ve çevre temiz olmalıdır.

Ilıman iklim kuşağında yer alan, aşırı sıcak ya da çok soğuk olmayan bölgeler arılar için daha uygundur. Ayrıca, çevresinde bol miktarda çiçekli bitki bulunan, pestisit (tarım ilacı) kullanılmayan alanlar arıların yaşamını sürdürebilmesi ve kaliteli bal üretebilmesi için büyük önem taşır. Bu nedenle ormanlık alanlar, yaylalar, meyve bahçeleri ve tarım arazilerinin kenarları arıcılık açısından verimli yerlerdir.

Türkiye, genel olarak bal açısından oldukça avantajlı bir ülkedir.

Farklı iklim ve bitki örtülerine sahip olduğu için arıcılık her bölgesinde yapılabilir. Ancak bazı bölgeler, florasının zenginliği ve iklim koşullarının uygunluğu nedeniyle öne çıkar.

Marmara Bölgesi'nde özellikle Çanakkale'de çam ve kestane balı açısından zengin bir yapıya sahiptir.

Ege Bölgesi'nde, özellikle Muğla çevresinde yoğun olarak yapılan çam balı üretimi dikkat çeker.

Akdeniz Bölgesi ise narenciye ağaçlarının çiçeklerinden üretilen narenciye ballarıyla öne çıkar.

İklim bakımından, Çanakkale yıl boyunca ılıman ve nemli bir hava yapısına sahiptir. Kış ayları çok sert geçmediği için arılar kovan içinde rahatça kışlayabilir, ilkbaharda ise doğanın canlanmasıyla birlikte arılar için bolca nektar ve polen kaynağı oluşur.

Bu durum, arıların erken çalışmaya başlamasına ve uzun bir üretim sezonuna sahip olmasına olanak tanır.

İklim krizi, tarımda bilinçsiz ilaç kullanımı ve kırsaldan göç edilmesini beraberinde getirmektedir. Küçük böcek gibi görünen arıların sofralarımıza taşıdığı kaynakla (balla) birlikte tüm tarım zincirini içine almaktadır.

Ancak uzmanara göre arıclık, günümüzde büyük tehditle karşı karşıya kalmaktadır.

SAHTE BAL SORUNU VE NASIL AYIRT EDİLİR?

Günümüzde sahte bal, tüketicilerin karşılaştığı önemli bir sorun haline gelmiştir. Sahte ballar genellikle şeker şurubu, glikoz, mısır şurubu ve yapay aroma gibi maddelerle hazırlanır.

Bu tür ballar, gerçek balın doğal faydalarını sağlamaz ve sağlığı olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle bal alırken dikkatli olmak ve sahte balı ayırt edebilmek çok önemlidir.

Sahte balı anlamanın birkaç basit yolu vardır. Öncelikle, bal satın alırken ürünün etiketini mutlaka okumak gerekir. İçindekiler kısmında “glikoz”, “şeker şurubu” veya “aroma” gibi ifadeler varsa, o balın sahte olma ihtimali yüksektir. Ayrıca çok ucuz fiyatlı ballar da genellikle sahte veya karışık olabilir.

GERÇEK BAL NASIL ANLAŞILIR?

Balın tadı ve kokusu da önemli ipuçları verir ama gerçek balın tadına baklamayan bir kişinin bunu anlaması pek mümkün değildir.

-Gerçek balın kendine özgü çiçeksi bir aroması ve hafif yakıcı bir tadı varken, sahte ballar ise genellikle aşırı şekerli ve yapay tat taşır.

Ayrıca evde yapılabilecek bazı testler vardır: Bir kaşık balı dikkatlice inceleyin; gerçek bal ipeksi ve kesintisiz akar, sahte bal ise akarken kopar.

-Çaya bir kaşık bal eklersin hemen karışıp dağılırsa sahte baldır. Eğer kolay kolay dağılmazsa gerçek baldır.

-Gerçek bal zamanla kristalleşir ve donar; bu doğal bir özelliktir. Sahte bal ise çoğunlukla uzun süre sıvı kalır çünkü içinde şeker şurubu bulunur.

Bunlar evde yapabileceğimiz kolay çözümlerdir.

KÜLTÜRÜMÜZÜN VAZGEÇİLMEZİ

Bal, sadece doğanın sunduğu bir tat değil; aynı zamanda toplumumuzun sosyal dokusunun da önemli bir parçası olarak öne çıkıyor.

Geleneksel sofralarımızda yer alan bal, paylaşım ve birlikteliğin simgesi haline gelirken, üretimi ve tüketimiyle yerel ekonomiye de büyük katkı sağlamaktadır.

Köylerde ailelerin geçim kaynağı olan arıcılık, nesilden nesile aktarılan bir kültür unsuru halinde gelmiştir. Bal, genelde ev ziyaretlerinde hastalara şifa olması açısından verilen bir nimet olarak verilmektedir.

Bu durumda bal sosyal dayanışma rolünü de üstlenmektedir.

Son yıllarda artan talep, bal üretimini ve arıcılığın gelişimini teşvik ederken, bu alandaki bilinçli tüketim ve yerel üreticilerin desteklenmesi toplumun sürdürülebilir kalkınmasına da katkıda bulunuyor.