Vincent van Gogh’un 1889’da Saint-Paul Akıl Hastanesi'nde yatarken ortaya çıkardığı "Yıldızlı Gece", sanat tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor.
Ancak bu tablo, yalnızca sanatsal bir başyapıt değil, bilimsel bir gizemi de beraberinde getiriyor.
Şiamın Üniversitesi ve Lille Üniversitesi’nden bilim insanlarının yürüttüğü analizler, tablodaki fırça darbelerinin akışkanlar dinamiğiyle şaşırtıcı bir uyum içinde olduğunu gösterdi. Özellikle, tablodaki 14 ana girdap yapısının Kolmogorov’un türbülans teorisiyle örtüştüğü, fırça darbelerinin şekil, enerji ve parlaklık oranlarının atmosferdeki türbülans hareketlerini resmettiği belirlendi.
GÖZLE GÖRÜNMEYEN BİR FİZİĞİ DE BARINDIRIYORBilim insanları ayrıca tablodaki ışık dağılımlarının Batchelor ölçeğiyle de uyumlu olduğunu tespit etti.
Bu ölçek, atmosferde küçük ölçekli enerji hareketlerinin nasıl yayıldığını incelerken, Van Gogh’un fırça darbeleri bunu neredeyse gözle görünmez bir fiziği görünür kılıyor.
Van Gogh’un ruhsal çalkantılar içinde ortaya çıkardığı bu eserin, bilimin 20. yüzyılın sonlarında matematiksel formüllerle açıklayabildiği türbülansı sezgisel olarak yakalaması, sanatını büyük bir gizemle kaplıyor.
Uzmanlara göre Van Gogh’un böyle bir denklemi bilmesi mümkün değildi ancak tabloyu adeta evrenin fiziğini biliyormuş gibi, akışkanlar fiziğinin görsel bir modeline dönüştürmüş görünüyor.
Bu gözlem, bilimin ancak yüzyıl sonra matematiksel olarak açıklayabildiği karmaşıklığı, Van Gogh’un bir akıl hastanesindeyken sezgileriyle yakalaması daha da anlam kazanıyor.
Van Gogh’un “Yıldızlı Gece” tablosu bugün New York’taki Modern Sanat Müzesi’nde (MoMA) sergileniyor. Dünyanın dört bir yanından milyonlarca ziyaretçi, eserin büyüleyici detaylarını yakından görmek için her yıl MoMA’nın yolunu tutuyor.
Ayrıca Vincent van Gogh’un eserleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Dijital Deneyim Merkezi’nde ziyaretçilerle buluşuyor. “Van Gogh: Işığın Peşinde” başlıklı sergi, ünlü ressamın dünyasını ışık, ses ve hareketle çok duyulu bir deneyime dönüştürüyor. Ziyaretçiler, geleneksel çerçeveler yerine hareketli dijital ortamlar aracılığıyla Van Gogh’un hayal dünyasına adım atabiliyor.