Milyonların merakla beklediği asgari ücret, yüzde 27’lik artışla 1 Ocak 2026’dan itibaren net 28 bin 75 TL olarak belirlendi. Açıklanan rakam işçi konfederasyonları ve muhalefet tarafından “açlık sınırının altında” olduğu gerekçesiyle eleştirilirken, Dünya Gazetesi Yazarı ve Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp de BBC’de kaleme aldığı yazıda dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.

“ASGARİ ÜCRET ENFLASYON KARŞISINDA HIZLA ERİYOR”

Prof. Dr. Selva Demiralp, Türkiye’de asgari ücretin yüksek enflasyon ortamında reel değerini hızla kaybettiğine dikkat çekti. 2025 yılı başında 22 bin 104 TL olarak belirlenen ve yıl boyunca sabit kalan net asgari ücretin, Kasım ayı hariç her ay yaklaşık yüzde 3 oranında reel değer kaybettiğini vurguladı.

TEK ZAM UYGULAMASI ALIM GÜCÜNÜ AŞINDIRIYOR

Demiralp’e göre, 2026 yılında enflasyonun yüzde 30’lu seviyelerden yüzde 23’lere gerilemesi beklense de asgari ücretin yılda yalnızca bir kez ayarlanması, düşük gelirli kesimlerin alım gücünü aşındırmaya devam edecek ciddi bir sorun olarak öne çıkıyor.

AÇLIK SINIRI HIZLA YÜKSELDİ

Türk-İş verilerine atıf yapan Prof. Dr. Demiralp, yılın başında asgari ücrete yaklaşık olarak denk gelen açlık sınırının yıl içinde 29 bin 828 TL’ye yükseldiğini, dört kişilik bir aile için hesaplanan yoksulluk sınırının ise 93 bin 697 TL’ye ulaştığını aktardı.

“ASGARİ ÜCRET BİRKAÇ AYDA AÇLIK SINIRININ ALTINA İNMİŞ OLUYOR”

Asgari ücretin birkaç ay içinde açlık sınırının altına gerilemesinin, alım gücündeki erimenin en somut göstergelerinden biri olduğunu belirten Demiralp, 28 bin 075 TL’lik asgari ücretin yılın henüz başındayken bile açlık sınırının altında kaldığını ifade etti.

“BU BİR AYRICALIK DEĞİL, TEMEL BİR HAK”

Yüksek enflasyon dönemlerinde asgari ücretin yıl içinde yeniden ayarlanmasının ve en düşük gelir grubunun alım gücünün korunmasının devletin temel sorumluluklarından biri olduğunu belirten Prof. Dr. Demiralp, bunun bir ayrıcalık değil, vatandaşın en doğal hakkı olduğunu vurguladı.

OTOMATİK ENFLASYON ENDEKSLEMESİ ÖNERİSİ

Demiralp, asgari ücretin enflasyona karşı korunmasının yalnızca seçim dönemlerine özgü bir uygulama olmaması gerektiğini belirterek, reel ücreti sabit tutmak için otomatik enflasyon endekslemesinin teorik olarak en kolay ve en adil çözüm olduğunu kaydetti.

“ÜCRET ARTIŞI ENFLASYONU BİRE BİR YÜKSELTMEZ”

Asgari ücret artışlarının enflasyon üzerindeki etkisine de değinen Demiralp, ücret artışlarının fiyatlara bir miktar yansımasının doğal olduğunu ancak bire bir bir ilişki bulunmadığını ifade etti. Maliyetlerin tamamının emek maliyetlerinden oluşmadığını, rekabetçilik ve verimlilik artışlarının ücret artışlarını absorbe edebileceğini belirtti.

YÜZDE 27’LİK ARTIŞ ENFLASYONA 5,5 PUAN ETKİ YAPABİLİR

Ampirik çalışmalara göre asgari ücrette yüzde 10’luk bir artışın enflasyonu yaklaşık 2 puan yukarı çektiğini aktaran Demiralp, bu çerçevede yüzde 27’lik bir artışın enflasyon üzerinde yaklaşık 5,5 puanlık bir artış yaratabileceğini söyledi.

ÜCRET SIKIŞMASI VE VERİMLİLİK SORUNU

Prof. Dr. Demiralp, toplumun yaklaşık yarısının asgari ücret civarında gelir elde ettiğini, buna karşın tecrübeli çalışanların işe yeni girmiş vasıfsız iş gücüne yakın ücretler almasının önemli bir çarpıklık yarattığını belirtti. Reel ücretin emeğin marjinal üretkenliğine eşit olması gerektiğini hatırlatan Demiralp, bu durumun ekonomik teoriye aykırı olduğunu ifade etti.

“BEYİN GÖÇÜNÜ HIZLANDIRAN BİR YAPI OLUŞUYOR”

Asgari ücretin zamanla siyasi bir ödül mekanizması niteliği kazanması nedeniyle diğer ücretlerin aynı oranda yükselmediğini belirten Demiralp, ücret sıkışmasının beşeri sermayeyi caydırdığını, beyin göçünü hızlandırdığını ve verimlilik artışıyla desteklenen kalkınma odaklı büyümenin önünde engel oluşturduğunu kaydetti.

Kaynak: Kanal 6 Haber