GÜNDEM

Bilirkişilik şirketleşiyor mu?

Gayrimenkul değerleme bilirkişiliğinde SPK yetkili şirket şartı getirilen yeni düzenlemenin bireysel uzmanlığı devre dışı bırakarak, uygulamanın mesleki bağımsızlık, eşitlik ve emeğin karşılığı ilkeleri açısından ciddi riskler taşıyor.

Adalet Bakanlığı Bilirkişilik Daire Başkanlığı’nın bilirkişilik.adalet.gov.tr adresinde yayımladığı “Bilirkişilik Siciline Kabule İlişkin Usul ve Esaslar” duyurusu, gayrimenkul değerleme alanında önemli bir tartışmayı beraberinde getirdi. Duyuruya göre, bu alanda bilirkişilik yapabilmek için Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yetkilendirilen kuruluşlar listesinde yer alma şartı getirildi.

Telegram Grubu Yöneticisi Yasemin Aygün, söz konusu düzenlemenin fiilen bireysel bilirkişiliği ortadan kaldırarak süreci yalnızca tüzel kişiler üzerinden yürütülebilir hale getirdiğini savundu. Aygün, bilirkişiliğin doğası gereği kişisel uzmanlık, bağımsız kanaat ve bireysel sorumluluk esasına dayandığını vurgulayarak, “Gayrimenkul değerleme bilirkişiliği bir şirket faaliyeti değil; uzman kişinin bilgi ve deneyimine dayanan kişisel bir uzmanlık alanıdır” dedi.

BAĞIMSIZLIK İLKESİ ZAYIFLIYOR

Aygün’e göre, bilirkişilik faaliyetinin kurumsal yapılara bağlanması; yargının tarafsız delil ihtiyacını ve bilirkişilik müessesesinin özünü zedeleyebilir. Sektörde zaman zaman ücretlerin “centilmenlik anlaşmaları” ile sınırlandığını, bazı dosyalarda uzmanların ticari beklentiler doğrultusunda yönlendirilmeye çalışıldığını hatırlatan Aygün, bu koşullarda bilirkişiliğin uzmanların mesleki kanaatini baskıdan uzak biçimde ortaya koyabildiği nadir alanlardan biri olduğunu söyledi.

''HAZIRLIK VE UYUM SÜRECİ YOK''

Düzenlemenin, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği (TDUB) öncülüğünde hayata geçirilmiş olmasının da dikkat çekici olduğunu belirten Aygün, kamu kurumları ve sektör firmalarının düzenlemenin kapsamı ve sonuçları konusunda yeterince bilgilendirilmeden uygulamaya geçildiğini dile getirdi. Aygün, “Uyum ve hazırlık süreci öngörülmeden yapılan bu değişiklik, fiili bir yönlendirme ve tek tipleşme yaratıyor” ifadelerini kullandı.

''YARGI SÜREÇLERİ İÇİN RİSK''

Aygün ayrıca, SPK mevzuatı çerçevesinde ağırlıklı olarak teminat bedeli tespiti ve finansal raporlama yapan şirketlerin, yargı süreçlerinde ihtiyaç duyulan bilirkişilik raporlamasının niteliği ve bireysel sorumluluk yapısına her yönüyle hazır olmadığını savundu. Bilirkişilik raporlarının yalnızca değer tespiti değil; teknik gerekçelendirme ve yargısal denetime açıklık gerektirdiğini hatırlattı.

''EMEĞİN KARŞILIĞI ŞİRKETLERİN KASASINA''

Yeni uygulamayla, raporun tüm emeğini ve hukuki sorumluluğunu üstlenen bireysel uzmanın ücretinin, ek bir mesleki katkı olmaksızın şirket bünyesine aktarılacağına dikkat çeken Aygün, bunun bireysel emeği ekonomik olarak görünmez kıldığını söyledi. Bu yaklaşımın devam etmesi halinde bilirkişiliğin bağımsız bir meslek olmaktan çıkıp yalnızca şirket bünyesinde yürütülen bir işe dönüşme riskinin bulunduğunu ifade etti.

HUKUKİ GİRİŞİMLER BAŞLATILDI

Aygün, temsil ettikleri derneğin bilirkişiliğin kişisel uzmanlık niteliğinin korunması ve yargının ihtiyaç duyduğu bağımsız yapının zedelenmemesi için gerekli hukuki değerlendirme ve girişimleri başlattığını açıkladı. Düzenlemenin; bağımsızlık, eşitlik, mesleki serbestlik ve emeğin karşılığı ilkeleri yönünden yeniden ele alınması çağrısında bulunan Aygün, tüm meslektaşları ortak duruş ve ortak mücadeleye davet etti.