Dilek İmamoğlu, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınma sürecini şöyle anlattı;
"Çok zor bir sabahtı hepimiz için; güvenliğin telefonuyla uyanmıştık ve sanırım saat 6 civarıydı. Kısaca olaydan bahsetti, ben de pencereye koştum, dışarıya baktım; Gördüğüm manzara inanılmazdı: Yüzlerce polis, oturduğumuz konutun etrafını çevrelemişti. Gördüklerime çok şok oldum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın evinin etrafının böyle yüzlerce polisle çevrilmesi, o andaki hissettiklerimi kelimelerle anlatacak bir şey bulamıyorum. Çok kötü, çok zor bir manzaraydı bizim için.
Aslında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, bir insan ifadesine çağrıldığında, daha önce olduğu gibi, Ekrem İmamoğlu gitmiş, ifadesini vermiş, geri dönmüştü. Eğer bir şey varsa, ifadeye çağrılabilirdi, ifadesini verir, geri dönerdi. Ama o gün yaşadıklarımız, o günün acısı, ülkenin şok yaşaması ve duyduğu büyük acı inanılmazdı. Neden böyle yaptılar, bilemiyorum ama muhtemelen bir algı operasyonu yaratılmak isteniyordu.
Algı operasyonu işe yaramadı. Çünkü Ekrem İmamoğlu’nu herkes tanıyor; onun bir sözü vardı, "İnsanlar beni tanıdıkça sevecek" demişti. Ve aslında insanlar tanıdıkça sevdiler; gerçekten bu algı operasyonuna halk inanmadı.
AKLIMA EN SON GELECEK ŞEY
2019'dan bu yana, elbette aralıklı olarak, hem itibar suikastları siyasi yasak, ahmak davası gibi bir sürü hamleler yapıldı. Bir gerçek var ki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, demokratik yollarla seçilmiş bir belediye başkanını, böyle bir muameleyle görevinden uzaklaştırılması aklıma en son gelebilecek şeylerden biri.
18 Mart’ta yaşadığımız haksız, hukuksuz diploma iptali: Diplomayı usulsüz bir şekilde iptal ettiler. O gece, mesai saati bitmeden hemen. Bu büyük bir skandalı, örtbas etmek için belki de ertesi gün ya da birkaç gün sonra bir şey olacağını sezmiştim. Ama böyle bir şeyin olabileceğini asla düşünmedim.
Evet, bu kadar da olmaz; çünkü Ekrem İmamoğlu demek, 16 milyon demekti; Ekrem İmamoğlu demek, Türkiye demekti. Halkta bu kadar karşılığı olan bir insanı, bu şekilde siyasetin dışına atmak, halkın ona olan sevgisini bir kat daha arttırmak demekti. Siyaseten de, insanca da yanlış bir hamleydi.
O gün "İfadesini verir, gelir" diye hiç düşünmedim; çünkü o sabah yapılan muamele, zaten işin böyle sonuçlanacağını gösteriyordu. Dört gün süren kötü şartlar altında gözaltı, ardından Çağlayan’a sevk, sonrasında da Silivri.
"Canlı yayın yapacaktım ama yapamadım. Elim ayağım titriyordu. Sonra normal videoyu çektim: "Kendimi milletime emanet ediyorum" dediğim bir video paylaştık. Ekrem İmamoğlu'nu da biz kendisini milletine emanet ederek uğurladık. Öncesinde kızımı okula uğurladık, polislerden izin alarak. Sonra da Ekrem’i Vatan Emniyeti’ne uğurladık.
Zor bir gündü. Kızım şaşkınlık içinde okula gitti. Ekrem’i Vatan Emniyet'e uğurladık. Döndüm eve. Sonrasında tabii dostlarımız geldi, arkadaşlarımız geldi. Destek olan herkese, tüm arkadaşlarıma ve dostlarıma buradan teşekkür ediyorum. Belki kısa anlatıyorum ama yaşadığımız duyguların ağırlığı, o süreç, bitmeyen bir gün ve saatler… Gerçekten çok uzun bir gündü benim için.”





