Mızrak çuvala sığmaz Okan hoca…

Okan hocam, sen ne dersen de, herkesin, hepimizin çok iyi bildiği bir şey vardır ki, o da, “Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği olduğu”.

Kadıköy, tıpkı geçmişte olduğu gibi bir dev mücadeleye daha ev sahipliği yaptı. Fenerbahçe ile Galatasaray’ı ligin kilit maçlarından birinde karşı karşıya getiren derbiden 1-1’lik eşitlik çıktı.

Söze başladığım cümleyi bir kez daha yinelemek istiyorum. Dev buluşma geçmişten günümüze oynanan diğer Fenerbahçe Galatasaray derbilerinde farklı değildi. Ne iki takımın sahadaki mücadelesinde futbolun sınırları içindeki boyutların dışında bir sertlik, ne de futbolcular arasında aşırı gerilim vardı. Abartı olmazsa eğer, tertemiz bir futbol ve hakemi zor durumda bırakmayacak bir futbol ortamı vardı mücadelede.

Dediğimiz gibi; adı üstünde işte, “Mücadele”

Ama maç bitiminde yayıncı kuruluşun mikrofonuna konuşan Okan Buruk’un açıklamasını dinleyen birisi, sahada tam bir meydan muharebesi, tribünlerden koro halinde küfür ve futbolun dışında tüm olumsuzlukların hakim olduğu bir maç oynandığını sanır.

Bakın mikrofona ne dedi Buruk. Noktasına virgülüne dokunmadan aktarıyorum: “Maçla ilgili kendimizi hiç yormayalım. Bugün yaşananları herkes gördü. O yüzden maçı çok fazla konuşmaya gerek yok. Saha içinde yaşananları herkes gördü. Canımızı zor kurtardık. Kazım'ın gözü kör oluyordu. İki oyuncumuzun ayağı kırılabilirdi. Canımızı, ayağımızı, vücudumuzu kurtardığımız için şükredeceğiz. Kimse unutmasın, biz de Galatasaray'ız. Galatasaray birleşecek. Taraftarımıza çağrı yapıyorum; bugün yaşananları gördükten sonra birbirimize ne kadar destek olmamız gerektiğini ve bundan sonra nasıl bir Galatasaray ortaya çıkartmamız gerektiğini herkse göstereceğiz. Kimse merak etmesin.”

Okan hoca; Ya sen Kadıköy’den başka bir yerde, farklı bir maçta yanlışlıkla saha kenarına çıktın, ya da hayatında hiç, Fenerbahçe Galatasaray derbisi izlemedin. (Buna aktif futbol oynadığın dönemde kendi çıktığın karşılaşmalar da dahil.)

19 Mayıs 2007 yılında, tarihe ‘Sulu derbi’ olarak geçen 15 bin koltuğun yerinden koparılıp sahaya atıldığı derbiyi hatırlatmak isterim. (Bu arada tarihe dikkatinizi çekmek isterim. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı!)

Aman ha; Yanlış anlaşılmasın. Bu olayı yalnızca Galatasaray tarafından görmek de doğru değil kuşkusuz. Aynı ya da benzeri sahneleri Fenerbahçe taraftarının da yaşattığı birçok örnek var kesinlikle. Yani hiç kimse bir diğerinden daha masum değil bu anlamda. Bahse konu olan durum, Kadıköy’de oynanan son derbi ve sonrasında Okan Buruk’un yaptığı, ‘amacı aşan ve maalesef doğruluktan da şaşan’ açıklaması…

Bu satırların yazılış nedeni ve bu noktadaki yegane amaç yaptığı bu açıklamayla, Okan hocanın takımının son haftalarda ligde düşen performansı nedeniyle eleştiri oklarının yönünü çevirip, kendisini hedeften uzaklaştırma çabası olduğunun altını çizmek.

Bilinçli futbol seyircisi bu gerçeğin üstünden kesinlikle atlamaz. Kralın çıplak olduğunu, maç sonrası basın toplantısında Yasin Kol’dan şikayet edebilecek sahadaki en son futbol paydaşı Okan Buruk olmalı bence.

Galatasaray’ın yedek kulübesi önünde oluşan bir pozisyonda Skriniar’ın rakibine yaptığı faulde (kesinlikle doğru karar) hakem düdüğünü çalıp faulü vermesine karşın, Okan hocanın iki adım daha atıp sahaya girerek, Slovak oyuncuya saldırmasına ramak kaldı. Hakem bu pozisyonu es geçip kart göstermedi.

Acaba bundan mı rahatsız olup, “Ben o pozisyonda kart görmeliydim. Olmadı Yasin Kol burada hata yaptın” diye düşündüğü için mi hakemle ilgili görüş ve açıklamaların yönetim tarafından verileceğini söyledi.

Açık söyleyeyim, bu maça Yasin Kol’un atandığını öğrendiğimde hiç mutlu olmamıştım. UEFA kokartı bile olmayan, Galatasaray Beşiktaş derbisinde de düdük çalan, sezonun şu ana kadarki üç derbisinden ikisinin Kol’a verilmesini çok da doğru bulmamıştım. Bu konudaki düşüncem de; Trabzonlu olan Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun Kol’a hemşehri desteği verdiği şeklindeydi.

Bu anlamda düşüncemde herhangi bir değişiklik yok, aynı noktadayım. Ancak, o noktada oluşum Yasin Kol’un çok fahiş bir hata yaptığını ortaya koymuyor.

Kol, bilindik ya da alışılageldik birkaç hata yaptı derbide. Ancak, oyunun skorunu doğrudan etkileyecek bir şey yapmadı. Maçı ne Galatasaray’dan alıp Fenerbahçe’ye, ne de Fenerbahçe’den alıp Galatasaray’a verdi. Kısacası, kimseyi feryat figan ettirecek bir durum olmadı.

Bu noktada bir kez daha ve altını kalın bir kırmızı kalemle çizerek belirtmek istiyorum; Kâzımcan’a isabet eden o cismi atan elleri, o ruh halini, o mantaliteyi lanetliyor ve asla kabul etmiyorum. Edemem de…

Ayrıca attığı gol sonrası John Duran’ın sevinç sırasındaki hareketi de asla yenilir yutulur cinsten değil. En ağır biçimde cezalandırılmalı…

Peki, her statta, her yer ve zamanda görülmesi mümkün olan bu çağdışılığı ve o çirkin hareketi bir kenara bırakırsak, Okan Buruk’un veryansın ettiği gibi bir maç izlediğimizi düşünmüyorum.

Sevgili Okan hocaya iki çift sözüm var: Sevgili Okan Buruk, eminim ki derbiyi statta ya da televizyondan izleyenler arasında anlattıklarına inanan çıkar mı bilmem (Hiç sanmıyorum ya neyse…)

İzlemeyen, ancak senin maç sonrasında, “Canımızı zor kurtardık. Canımızı, ayağımızı, vücudumuzu kurtardığımız için şükredeceğiz” açıklamalarını dinleyenler, ‘Kadıköy’de kan gövdeyi götürdü’ zannedebilir. Galatasaray taraftarını, “Bugün yaşananları gördükten sonra birbirimize ne kadar destek olmamız gerektiğini ve bundan sonra nasıl bir Galatasaray ortaya çıkartmamız gerektiğini herkse göstereceğiz.” sözlerinle de kin ve nefrete örgütlemenden etkilenebilir.

Bu arada, ‘balık hafızalı’ olma özelliğimizle birlikte, sizlerle büyük bir kesimi de son derece ‘sağduyu’ sahibi bir toplum olduğumuz noktasından yola çıkarak, aşağıda bazı görseller de paylaşmak istedim. (Göz atmanızı öneririm)

Son olarak; Okan hocam, sen ne dersen de, herkesin, hepimizin çok iyi bildiği bir şey vardır ki, o da, “Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği olduğu”.

Loading...

İşte tam da bu nedenle şunu da ekleyerek, yazıya nokta koyalım; “Mızrak çuvala sığmaz.”

Kalın sağlıcakla…