Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 39. Olağan Kurultayı'nda 4'üncü kez genel başkan seçilen Özgür Özel, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Özel, Halk TV yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı, merak edilenlere cevap verdi.
Özgür Özel'in konuşmasından öne çıkanlar;
“İDDİALARI ÇÜRÜTTÜK”
(İBB iddianamesinde verilen ara karar ve beklenen tensip zaptı) “Şimdi ben zaten tensiple birlikte, yani iddianame kabul edildiğinde genellikle tensip zaptı da yayınlanır. Tabii dosya çok büyük olduğundan dolayı herhalde tensip incelemesi, tensip zaptının hazırlanması sürüyor. Onunla ilgili benim umudum şu: Öyle bir iddianame ile muhatabız ki tam sekiz - 9 aydır söylenen ve iddia edilen, kamuoyunda çok sarsıcı etkiler yaratan, bizim her birini teker teker çürüttüğümüz o iddialar iddianamede yer almadı. Yani A Haber‘i izleyen, CNN Türk’ü izleyen, TRT’nin bütün kanallarını; TRT Haber’i, TRT 1’i izleyen, TGRT’yi izleyen vatandaşların ‘Ya bak kasalardan Eurolar çıkmış’ diye bildiği şeyin çıkmadığı; efendim işte ‘Parkenin altından 2 milyon Euro çıktı Fatih Keleş‘in evinde’ dediği olayın hiç olmadığı; Ekrem İmamoğlu’nun 15 tane lüks arabasının olmadığı, onların MHP’li bir milletvekiline ait olduğu; efendim ‘İşte rüşvetin kanıtı, dekontu…’ bunların olmadığı; aksine birçok yapılan MASAK araştırması lehe olduğu için, lehe delili toplamakla mesul olan savcıların bunların dosyaya koymadığı; dosyada iddiaların olduğu ama ispatların olmadığı bir iddianame ile karşı çıkaracağız. Hatta öyle bir noktaya geldi ki iddianamenin bir kısmı Sayın Erdoğan’ın siyasi söylemleri… İşte ahtapot metaforları filan. Bir kısmı siyasi değerlendirmeler… Örneğin efendim ‘CHP’nin Kurultayı’nda Özgür Gelecek afişi vardı. Bunlar bunu önceden planlamış.’ Ya ben zaten Genel Başkanlığa aday olmuşum, bir iddia koymuşum. Memleketin bütün illerini gezmişim ve slogan benim sloganım. ‘Özgür gelecek’ sloganı. Tabii ki iddiayı koyacağım, ‘Bunu önceden planlamışlar’ diyor. Tabii ki önceden planladık. ‘Salonda sık sık ‘Güzel günler göreceğiz…’’ diyor. ‘Bu da’ diyor, ‘Özgür Özel’in Genel Başkan, Ekrem İmamoğlu‘nun Cumhurbaşkanı olduğu, ülkede iktidarı ele geçirdikleri günlere ‘güzel günler’ diyorlar’ diyor. Tamam, Tayyip Erdoğan’ın iktidardan gittiği, ülkeye demokrasinin geldiği, CHP’nin iktidarda olduğu günler güzel günler. Ben öyle düşünüyorum. Onunla ilgili. Düşünün bunlarla meşgul bir iddianame var. Tamamen siyasi bir iddianame var.”
“TUTUKSUZ YARGILAMA HUKUKUN GEREĞİ”
“Şimdi kararı verecek olan hakimler de eğer üzerlerindeki siyasi bir baskı, bir zorlama ya da yani şu kadar vicdan kırıntısı olsa baktıklarında diyecekler ki ‘Arkadaşlar bu insanları 8 - 9 aydır tutmuşsunuz. Kanıt bu mu yahu?’ Hiç olmazsa yargılamayı tutuksuz yapacak, mahkemede o bir ispat bulursa başka; kendini, masumiyetini savunan kişi anlatacak onlara. O yüzden ben bütün arkadaşlarımız için tutuksuz yargılamanın, hukukun, vicdanın aslında Türkiye için de aklın gereği olduğunu düşünüyorum. Bu ayrı bir şey.
SUÇLAYACAKLARI BİR ŞEY YOK
Bugünküler bambaşka bir fecaate işaret ediyor. Şimdi 21 kişinin tutukluluk incelemesi geldi bugün. 19’u tutuksuz yargılanıyor. Sebep? Bu arkadaşlar aylardır içerideler ve iddianamede isimleri yok. Yani bunlara diyorlar ki ‘Pardon. Biz sizi aldık. ‘Kuvvetli suç şüphesi’ dedik. ‘Kaçma şüphesi’ dedik. ‘Kanıt’ dedik. Tutukluluk olmaması gereken yerde tutukluluk verdik. Şimdi bakıyoruz ki sizi suçlayacağımız bir şeyi biz dahi bulamadık. Siz evinize gidin.’ Bu kadar zaman bu insanlar niye yattı boşa o zaman? Bakın, tutuklu birinin hakkında iddialar olup, tutuksuz yargılanması temel hukuk ilkeleri, yargılama ilkeleri gereğidir. Ama bu arkadaşlara diyorlar ki ‘Pardon, ben seni sekiz aydır tuttum ama ben, tutan ben, tutuklatan ben şimdi iddianameye adını yazmayı unuttum. Ya da adını yazacak bir şey bulamadım.’ Bu korkunç bir hukuk skandalı. Yazık bu insanlara. Bir de şöyle okuyun mesela: Bunlardan biri Baki Aydöner’in kardeşi Bulut. Niye tutuldu Bulut? Aileye ve Baki’ye daha çok baskı olsun diye. Biri Murat Ongun’un bacanağı. Neden? Bir baskı yaratmak için. ‘Alakasız ailelere saldırıyorlar’ dediğimiz buydu. Şoför arkadaşlar… O arkadaşların sorgularını hepiniz okumuşsunuzdur. Efendim ‘Sen filanca bürokratın şoförüsün.’ ‘Evet.’ ‘Yanında konuştu mu telefonda? Konuştuysa ne konuştu?’ Bir kere şoförlük mesleğinin ahlakı gereğince bir şey bilse de söylemez de diyor ki ‘Hiç duymadım.’ ‘İyi, hatırlayana kadar içeride yatarsın.’ Şimdi bu savcılık mı? Atıyor içeriye şoförü, ‘Hatırlayana kadar.’ Ara ara da çağırıp soruyorlar, ‘Bir şey hatırlıyor musun? Bak, bu buna bunu derken duymuş olabilirsin. Bunu dersen evine gidersin.’ Şimdi orada serbest kalan şoför arkadaşlardan aylarca bu baskıya rağmen ‘Ya ben kimseye iftira atamam’ diyenlere bugün ‘Peki git evine artık’ diyorlar. İddianame yazacak bir şey yok. Ne suçu olacak o şoförün, şoför adam.”
“TÜRKİYE ADINA UTANÇ DOLUYUZ”
“Bunları burada bir bütün olarak sonra değerlendiririz ama benim bütün bir bahar, bütün bir yaz, bütün bir sonbahar boyunca sürekli tekrarladığım şey de bu zaten. Suçsuz, günahsız insanları iftiracı yapmak üzere zorluyorlar. Ama gün gelecek, her şey ortaya çıkacak. ‘Bu kul hakkıdır, bu haksızlıktır. Bu insanların çoluğu çocuğu var, komşusu var’ dedim. Şimdi bu arkadaşlara ‘Pardon’ diyorlar. Ama bir de işin şu tarafına bakalım. Bazıları da dayanamadılar bu kadar. Kendinden istenen beyanı verdi, çoluğuna çocuğuna kavuştu. Peki o beyanla yargıladığın kişinin çoluğuna çocuğuna ne olacak? ‘Duymuşsundur, duymuşsundur’ diyormuş. ‘Duymadım’ diyor. ‘Sen bir düşün, bir yat. Ben sana bir ay sonra bir daha soracağım.’ Bir ay sonra ‘Şu ifadeyi duydun mu?’ Adam ‘Duydum’ derse eve gidiyor. Bir ay daha çoluk çocuk, yaşlı, ana - babadan ayrı… Onlara bakan kişi belki o. Bunlar 50 bin lira, 30 bin lira, 28 bin lira maaşla geçinmeye çalışan insanlar. İşte arabada şoförün dinlediğine göre ‘Şöyledir, şöyledir’ diye insanlara suç atmalar…Ondan bugün serbest bırakılanlara tabii ki çok mutluyuz ama onlar adına ve aslında Türkiye adına da utanç doluyuz. Böyle bir süreçte günü geldiğinde iddianamede isimleri bile olmayacak kişiler orada aylardır tutuldular. Maalesef bizde hiçbir şey yapamadık. Yani yaptığımız hiçbir şey bu kötülüğe mani olamadı.”




