ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin, Washington tarafından sunulan 28 maddelik Rusya–Ukrayna barış planını reddetmesi ihtimaline ilişkin sert açıklamalarda bulundu.
Beyaz Saray’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Trump, “Barışa ulaşmak istiyorum. Savaşı bitirmeye çalışıyoruz. Öyle ya da böyle bunu bitirmeliyiz” derken, Zelenskiy’nin planı reddetmesi halinde “küçük yüreğiyle var gücüyle savaşmaya devam edebileceğini” söyledi.
Trump ayrıca bu teklifin son teklif olmadığı mesajını da vererek, “Hayır, son teklifim değil” ifadelerini kullandı.
AB’DEN TEMKİNLİ DESTEK: “PLAN EK ÇALIŞMA GEREKTİRİYOR”
Güney Afrika’nın Johannesburg kentindeki G20 Zirvesi sırasında Avrupa Birliği ülkeleri ve diğer Ukrayna destekçileri, ABD planına temkinli yaklaşarak ortak bir açıklama yayımladı. Açıklamada Washington’ın barış çabalarının memnuniyetle karşılandığı belirtilirken, taslak metnin “adil ve kalıcı bir barış için olmazsa olmaz unsurlar içerdiği” vurgulandı.
Buna karşın AB tarafı, Ukrayna ordusuna getirilen bazı sınırlamaların ülkeyi gelecekteki saldırılara karşı “savunmasız bırakabileceği” uyarısında bulundu.
AB ülkeleri, plana ilişkin kaygılarını dile getirmek üzere Cenevre’de ABD ve Ukrayna temsilcileriyle yapılacak görüşmelere katılmaya hazırlanıyor.
WASHINGTON’DAN KİEV’E: “İMZALAYIN YA DA TERK EDİLME RİSKİNİ GÖZE ALIN”
ABD ve Rus temsilcilerinin hazırladığı 28 maddelik plan, Ukrayna’ya örtülü bir uyarı niteliği taşıyor: “İmzalayın ya da terk edilme riskiyle karşı karşıya kalın.”
Trump, Zelenskiy’nin planı “beğenmesi gerektiğini” söylerken, Ukrayna liderinin bu sert seçenekle karşı karşıya olduğu mesajını yineledi. Zelenskiy ise ulusa yaptığı konuşmada bu durumu, “ABD’yi müttefik olarak kaybetmek ile Rus taleplerine boyun eğmek” arasında bir ikilem olarak tanımladı.
Ukrayna’nın ABD desteğini kaybetmesi durumunda silah tedariki, istihbarat paylaşımı ve finansal destek alanlarında ciddi sonuçlarla karşılaşması bekleniyor.
AVRUPA’DAN GELEN SİLAH AKIŞI ARTARKEN, ABD DESTEĞİNİN ROLÜ DEĞİŞİYOR
Savaşın üçüncü yılına girilirken sahadaki dengeler değişti. Avrupa’nın askeri desteği, toplamda ABD’yi aşmış durumda; Haziran 2025 itibarıyla Avrupa, Ukrayna’ya ABD’den 5 milyar dolar daha fazla, en az 40 milyar dolarlık askeri yardım sağladı.
Ancak ABD’den gelecek desteğin kesilmesi, özellikle Patriot hava savunma sistemleri, ATACMS füzeleri ve kritik yedek parçalar açısından Kiev’i zor durumda bırakabilir. Buna karşın Ukrayna kendi insansız hava aracı ve füze sanayisini güçlendirmiş durumda ve yetkililer kullanılan İHA’ların %90’ının yerli üretim olduğunu belirtiyor.
Trump yönetiminin Avrupa tarafından finanse edilen PURL fonuna silah satmaya daha sıcak baktığı, fakat Kiev’in planı reddetmesi halinde bu programdan çekilebileceği ifade ediliyor.
İSTİHBARATTA KIRILGAN DENGE: ABD OLMADAN ZAYIFLAYAN SAVUNMA
ABD ile Ukrayna arasındaki istihbarat paylaşımı, savaşın gidişatında kritik rol oynuyor. Mart ayında Oval Ofis’teki tartışmalı görüşmenin ardından kısa süreliğine kesilen istihbarat akışı, özellikle Rus füze fırlatma verileri ve cephe hattı hareketlerinin gerçek zamanlı analizi açısından hayati önemde.
Zelenskiy, Patriot, NASAMS ve IRIS-T gibi savunma sistemlerinin ABD istihbaratı olmadan “sınırlı bilgiye sahip olacağını” açıkça ifade etmişti. Avrupalı istihbarat paylaşımı artırılsa da, bu kapasitesinin ABD seviyesine ulaşması yıllar alacak görünüyor.
UKRAYNA’NIN İÇ KRİZLERİ: ASKER AÇIĞI VE FİNANSAL DARBOĞAZ
Kiev’in en büyük sorunları cephede değil, içeride. Ordu ciddi bir personel krizinin içinde; sadece yılın ilk yedi ayında on binlerce asker firar etti. Askerlik yaşının 25’ten düşürülmesi ise büyük siyasi risk taşıyor.
Finansal boyutta ise IMF, Ukrayna’nın yalnızca gelecek yıl için 65 milyar dolar bütçe desteğine ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Avrupa Birliği ise dondurulan Rus varlıklarının nasıl kullanılacağı konusunda ortak bir yol bulmakta zorlanıyor.
Trump’ın temsilcisi Steve Witkoff ve Rus yetkili Kirill Dmitriev’in hazırladığı plan, bu fonlarla ilgili hassas görüşmeleri de riske atabilir. Taslakta, “dondurulan Rus varlıklarından 100 milyar doların Ukrayna’nın yeniden inşasına ayrılacağı ve ABD’nin bu girişimden elde edilen kârın %50’sini alacağı” ileri sürülüyor.
MUĞLAK GÜVENLİK GARANTİLERİ VE NATO’YA YENİ ROL
Planın güvenlik garantilerine ilişkin maddeleri Kiev’in endişelerini gidermekten uzak. “Ukrayna’nın güvenilir güvenlik garantileri alacağı” belirtilse de detay verilmemiş durumda. Ayrıca “Rusya’nın komşu ülkeleri işgal etmesinin beklenmediği” şeklindeki ifade Ukrayna açısından güven vermekten uzak.
Bazı raporlarda, Rusya’nın ateşkes hattını aşması halinde bunun “transatlantik topluluğun güvenliğine yönelik tehdit” sayılacağı öne sürülse de, bu madde şu ana kadar teyit edilmedi.
Plan ayrıca, ABD’nin NATO’dan bir adım geriye çekilerek “hakem rolüne geçmesini” içeren ifadelerle dikkat çekiyor ve bu durum birçok Avrupa başkentinde tedirginlik yaratıyor.
AVRUPA’DA TARİHSEL KORKU: “KÜÇÜK ÜLKELERİN ÜZERİNDEN ANLAŞMA GELENEĞİ”
Japonya, Kanada ve Avrupa liderleri planın “ekstra çalışma gerektirdiğini” belirterek diplomatik bir dille ret mesajı verdi. Litvanya eski Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis, “Bize Ukrayna’nın ve dolayısıyla Avrupa’nın güvenliğinin Avrupa’nın sorumluluğunda olacağı defalarca söylendi. Ve şimdi öyle” diyerek Avrupa’nın kendi güvenliğinde artık başrol oynaması gerektiğini ifade etti.
Atlantic yazarı Anne Applebaum ise planı tarihteki karanlık anlaşmalarla kıyasladı:
“Gizli protokolleriyle Molotov-Ribbentrop Paktı bize II. Dünya Savaşı’nı getirdi. Yalta Anlaşması Soğuk Savaş’ı getirdi. Witkoff-Dmitriev Paktı da, eğer gerçekleşirse, bu geleneğe tam olarak uyacaktır.”
BİR DÖNÜM NOKTASI: UKRAYNA’NIN GELECEĞİ BELİRLENİYOR
Zelenskiy kısa süre önce Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde “hava savunmasını güçlendirme fırsatlarını” değerlendirdiklerini söylemişti. Ancak bugün gelinen noktada Ukrayna, ABD silahları, istihbarat desteği ve finansal yardımı kaybetme riskiyle karşı karşıya.
Rusya’nın savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna’da ele geçirdiği toplam alanın yaklaşık 1000 kilometrekare olduğu belirtiliyor. Ancak Moskova’nın, bugün Donetsk ve Luhansk’ta kontrol ettiği bölgelerden çok daha geniş bir toprak parçası talep ettiği anlaşılıyor.
Sahadaki duruma bakıldığında, Rusya’nın kontrolünde bulunan bölgelerin tamamının fiilen Rus yönetimi altında olduğu, bununla birlikte Zaporijya’nın önemli bir kısmı ile Donetsk’in yaklaşık yüzde 30’unun hâlâ Ukrayna güçlerinin elinde bulunduğu ifade ediliyor.
2022’de başlayan işgal sürecinin ardından Rusya’nın kontrol altına aldığı alanın toplamda yaklaşık 1000 kilometrekare olduğu kaydediliyor. Sahadaki gerçeklik bu; Rus ordusu beklenen kazanımları elde edebilmiş değil.
Bu nedenle uzmanlar, Moskova’nın savaş alanında elde edemediğini, masa başındaki müzakere planlarıyla kazanmayı hedefleyip hedeflemediğinin uluslararası kamuoyu tarafından yakından izlendiğini belirtiyor.
Savaş alanındaki zorluklar, enerji altyapısına yönelik saldırılar ve Rusya’nın ilerleyişi kritik seviyede olsa da en büyük soru şu: Washington, Putin’in saldırganlığını ödüllendiren bir barışa razı olacak mı, yoksa müttefikleriyle birlikte Ukrayna’nın yanında durmaya devam edecek mi?
Bu sorunun cevabı yalnızca Kiev’in değil, Avrupa’nın güvenlik mimarisinin geleceğini de belirleyecek.