Günümüzde kitap okuma alışkanlıkları giderek zayıflıyor. ABD’de yapılan kapsamlı bir araştırma, 2003–2023 yılları arasında 236.000’den fazla kişinin katılımıyla yürütülen anketlerde, günlük boş zaman okumalarının son 20 yılda yüzde 40’tan fazla azaldığını ortaya koydu. Verilere göre okuma süresi, kişi başına yılda ortalama %3 oranında kalıcı bir gerileme gösteriyor. Araştırmacılar bu düşüşün, sosyal medya ve dijital platformlara ayrılan zamanın artmasıyla bağlantılı olduğunu ve “dijital kültürün” bu trendde önemli bir payı olduğunu vurguluyor.

GENÇLER DAHA AZ OKUYOR

Özellikle gençler arasındaki düşüş dikkatleri çeken ana unsur oluyor. ABD ve İngiltere’de yapılan çalışmalara göre, 4. sınıf öğrencilerinin günlük kitap okuma oranı 1984’te %53 iken 2022’de %39’a kadar geriledi. Öğrencilerin ödevlerini veya ders materyallerini okumak yerine özet araçlarına yönelmeleri, okuma motivasyonunu zayıflatıyor.

Yetişkinlerde de tablo benzer halde görünüyor. 2023 itibarıyla yetişkinlerin yalnızca %54’ünün kitap okuduğu tespit edildi. Dijital medya ve yapay zeka tabanlı özetleme araçları, hızlı bilgiye erişim sağlarken derin okumayı ikinci plana itiyor.

BENZER TABLO TÜRKİYE''DE DE VAR

OECD’nin “yetişkin becerileri” araştırmalarına göre, Türkiye’de okuduğunu anlama ve basit problem çözme becerileri yeterli olmayan bireylerin nüfus içindeki oranı yaklaşık yüzde 40 olarak belirlenmiş durumda. Bu oran, Türkiye’nin eğitim alanındaki yapısal sorunlarının büyüklüğüne işaret ediyor ve uzmanlar, bunun ekonomik ve toplumsal sonuçları olacağına dikkat çekiyor.

Bu veri, PISA 2022 sonuçlarıyla da örtüşüyor. OECD yayımladığı “Country Notes: Türkiye” raporunda, 15 yaşındaki öğrencilerin %71’inin okuma alanında en az “Seviye 2” yeterlilik düzeyine ulaştığını, bunun OECD ortalamasının %74 olduğu bilgisini veriyor. Bu da yaklaşık %29’luk bir kesimin, okuduğunu anlama becerisi açısından asgari yeterliliğin altında kaldığını gösteriyor.

Türkiye’nin PISA 2022 raporundaki durumunda okuma becerisi ortalaması 456 puan iken, OECD ortalaması 476 puanda bulunuyor ve Türkiye bu alanda OECD ülkeleri arasında 37 ülke içinde 30. sıraya yerleşmiş durumda. Bu puan farkı, metinleri anlama ve yorumlama becerilerinde uluslararası ortalamadan belirgin bir gerilik olduğunu gösteriyor.

CHATGPT YARAR SAĞLARKEN ZARARI DA BERABERİNDE GETİRİYOR

Yapay zeka araçlarının eğitim üzerindeki etkileri üzerine yapılan deneysel çalışmalar karmaşık sonuçlar ortaya koyuyor. SSRN’de yayımlanan bir araştırmaya göre, üniversite öğrencilerinde yazma görevlerinde tamamen ChatGPT’ye güvenmek doğruluk oranını %25,1 düşürürken, okuma görevlerinde %12 civarında bir düşüşe neden oluyor. İlginç biçimde, yapay zeka ile özetleme, çıktının kalitesini artırsa da öğrenme doğruluğunda dalgalanmaları beraberinde getiriyor.

Benzer şekilde Türkiye’de lise öğrencileri arasında yapılan bir çalışmada ChatGPT kullananların matematik sınavında, kullanmayanlara göre %17 daha düşük puan aldığı bildirildi. Öğrenciler ChatGPT ile daha fazla doğru cevap üretse de, sınav performansına yansıtamadılar. Araştırmacılar bu durumu “koltuk değneği etkisi” ile açıklıyor. Yapay zeka, doğru cevabı sunarken öğrencinin kendi çözüm becerisini geliştirmesine engel oluyor.

MIT’de gerçekleştirilen nörolojik bir çalışmada ise ChatGPT kullanan katılımcıların beyin etkinliklerinin diğer gruplara kıyasla daha düşük olduğu saptandı. EEG ölçümleri, bu grubun bilişsel aktivasyon açısından “yetersiz” kaldığını gösterdi.

YAPAY ZEKANIN ÖĞRENMEYE ETKİSİ

Frontiers in Education’da yayımlanan bir çalışmada, farklı GPT tabanlı araçların standart testlerdeki okuma-anlama performansına etkisi incelendi. Sonuçlar, düşük seviyeli öğrencilerin bazı AI araçlarından fayda gördüğünü, ancak yüksek yeterlikli öğrencilerde bu araçların performansı düşürdüğünü ortaya koydu. Özellikle güçlü okurlar, yapay zeka özetlerini kullandığında eleştirel düşünme becerilerinde gerileme yaşadı.

Harvard Üniversitesi’nden Ying Xu ise, çocukların insan öğretmen yerine chatbotlarla öğrenmeye çalıştığında daha az sosyal dil ürettiklerini ve resmi bir dile kaydıklarını belirtiyor. Bu durum, dil gelişimi ve sosyal hareketlilik açısından risk taşıyor.

YANLIŞ KULLANILAN YAPAY ZEKA, DOĞAL ZEKAYI ETKİLİYOR

Yapay zekanın hayatımızdaki yerinin her gün daha da arttığını söylemek yanlış olmaz. Ancak her teknoloji gibi yapay zekanın da doğru kullanılmasını ebeveynlerin çocuklarına öğretmesi gerekiyor. "Yardım alma" ihtiyacından daha çok "tüm işleri yaptırma" düşüncesiyle kullanılan yapay zeka, doğal zekalarımızın düşünmesini engelliyor. İş, eğitim ve günlük yaşamda yapay zekayı düşünsel yetileri köreltmeden kullanmazsak, gelecekte okuduğumuzu anlama oranlarımız, teknolojinin gelişimi kadar hızlı şekilde düşecek gibi görünüyor.