SON DAKİKA
Hava Durumu

Vergi yüzsüzlüklerine dair bir köşe notu

Yazının Giriş Tarihi: 22.09.2025 12:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.09.2025 12:25

Girişte itiraf edeyim: vergiyi “yüzsüzler”in yüzsüzlüğünü ele almak için kullanan ben bile, kendi yüzsüzlüğümü bu satırlarla bir kez daha itiraf etmekten şaşırıyorum. Evet, devletin kasası boş diye dert yanıyoruz; evet, bazı aktörler vergi tabanını genişletmek yerine tabanları daha da daraltmanın stratejisini belirliyor; evet, “kayıt dışı ekonomi” kavramı artık sığ bir sohbet konusundan çok daha fazlası, neredeyse bizim günlük kahvaltı rutinimizin bir parçası oldu. Ve tüm bunlar yetmiyormuş gibi, yüzsüzlük kavramını sadece bireylere mal ederek, kurumları, büyük kuruluşları ve politik iktidarları bu eserin karakterine dâhil etmekten şaşmıyoruz.

“Vergi toplumsal sözleşmesinin gölgesinde” demişsiniz; ben de buna “gölge oyunları ligine hoş geldiniz” diye katılıyorum. Çünkü birileri güneşli bir günde ağaçlardan sakız gibi vergi toplarken, bir başkası gölgeden faydalanıp vergi yüzsüzlüğüyle güneşi göremez hale gelebiliyor. Bu, tıpkı bir tiyatro oyunu: perdeler kalkıyor, ışıklar yanıyor, fakat sahnede kimsenin elini taşın altına koymaya niyeti yok. Yönetmen arada bir mikrofonu elinde sallayıp “Şeffaflık ve hesap verebilirlik” diye bağırırken, perde arkasında transfer fiyatlandırmasıyla bir yerleri daha vergi dışına çıkarmak için kulislerde hazırlıklar sürüyor.

“Vergiyi minimuma indirmek için yasal boşlukları kullanan aktörler.” Evet, bu tanım o kadar geniş ki, vergisini minimuma indirmek isteyen herkes bu kapsama girer; hatta belki o kadar da geniş ki, vergi mükellefi olmayan komşunun bile “vergi planlaması” yapması gerektiği argümanı çıkabilir. Gündelik etkiler mi? Kayıt dışı ekonomi büyüyor diyorlar; sanki vatandaşlar sabah kahvaltıda vergi ödemezlerse günleri daha kısa oluyor, değil mi? Kamu hizmetleri baskılanıyor; çünkü vergi tabanı daralıyor; sanki belediyeler bize sıcak çorba dağıtmaya çalışırken bir yandan bütçe kaynağı bulmaya çalışmıyorlar.

Stratejiler ve Zorluklar. Kurumlar özelinde: Büyük şirketler, transfer fiyatlandırmasıyla efektif vergi oranlarını düşürüyormuş; sanki vergi, yan tarafta saklı bir oyun gibi. Lobi ve politika arasındaki ilişkiyi kim inkar edebilir ki? Vergi mevzuatı sık değişir ve anlaşılmazdır; bu, tamamen değil, sadece politik aktörlerin “güzel bir saç” için yaptığı bir modifikasyon olabilir herhalde. Bireyler özelinde: Kayıt dışı gelirler, kira gelirleri; hepsi bir araya gelince, vergiye tabi gelirin raporlanması nasıl sağlanacak sorunuz mu var? Cevap basit: Teknoloji, dijitalleşme, kusursuz bir raporlama ve belki de tek bir tekno-mucize. Ama elbette bu mucize herkese eşit uygulanır mı, işte o başka bir soru.

Çözüm için Şeffaflık ve hesap verebilirlik diyoruz; dijital raporlama ve ana ortaklar meselesi var; ama bunlar uygulanır mı, pratikte kim karşı çıkar? Vergi tabanını genişletme diyoruz; kayıt dışı ekonomiye karşı etkili önlemler; tabii ki bunlar da “gölge oyunları” içinde kırıntı olarak kalabilir. Uluslararası işbirliği; OECD’nin minimum vergi fikri, dijital platformlar ve çok uluslu şirketler için kıyamet mi koparır, yoksa dünyayı daha adil kılar mı, karar verilebilir mi?

Görünen Sonuç Vergi Yüzsüzlüğünün Sonu mu? Elbette hayır. Bu, sadece bir suç değildir; toplumsal sözleşmeyi tehlikeye atan bir bozulmadır. Adalet ve verimlilik arasındaki dengeyi kuracak reformlar, uzun vadeli kalkınmanın anahtarıdır. Peki bunu kim güvenecek? Vatandaş olarak bizim sorumluluğumuz, devletin hesap verebilirliği ve vergi politikalarının etkinliğiyle şekillenir. Ancak bu sorumluluğun üstesinden gelmek için, herkesin yüzsüzlüğe karşı yüzleşmesi gerekir. Yani: Vergiyi ödeyenler de, vergi planlayanlar da, vergiye dair konuşanlar da ve konuşmayanlar da birer paydaş.

Vergi yüzsüzlüğünü sadece bireylere mal etmek, tüm kahve fincanlarıyla birer vergi kaçırma ritüeline dönüşebilir. Oysa kahve dumanı bile, devlete vergi ödemeden gitmiyor mu?

Dijital raporlama diyoruz; ama bu raporlar kim tarafından okunacak? “Ana ortaklar” kimler? Şeffaflık, evet; anlaşılır bir dille ve herkesin erişebileceği şekilde mi?
Çok uluslu şirketler, ülkeler arası rekabette adalet istiyor; peki ya kendi içindeki adalet? Orada da bir eşitlik var mı?

İroniyle bitirmek isterim: Vergi yüzsüzlüğünü eleştirmek soğuk bir rüzgâr gibi güzel; ama çözümler de öyle boğucu olmamalı. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve kapsayıcı reformlar, belki de bu traji-komik durumdan çıkış için tek gerçek “performans” olabilir. Çünkü sonunda, yüzsüzlük ne kadar gölgenin arkasına saklansa da, toplumsal sözleşmenin aydınlık tarafını kimse sönük gösteremez. Ancak o zaman gerçekten gülecek halimiz kalır; çünkü adalet ve verimlilik el ele, birlikte daha aydınlık bir gelecek için sahnede olur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.