Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026 yılı bütçe görüşmelerinde milletvekillerinden gelen soru ve eleştirilere kapsamlı yanıtlar verdi. Yılmaz, ekonomik değerlendirmelerin nominal rakamlar yerine milli gelire oranla yapılmasının daha sağlıklı olacağını vurguladı. Faizlerdeki artışa değinen Yılmaz, bunun bir kısmının nominal gelişmelerden kaynaklandığını, ancak asıl büyük yükün deprem gibi ağır bir maliyetten geldiğini belirtti. Depremin getirdiği yaklaşık 90 milyar dolarlık ekstra harcamanın bütçe çerçevesinde çözülmeye çalışılırken borçlanmanın arttığını ve bunun da faiz artışına yol açtığını ifade etti. Önümüzdeki dönemde bu yükün ve borçlanma ihtiyacının azaldığını, faiz yükünün de orta vadede düşeceğini dile getirdi.

ENFLASYON HEDEFLERİ VE EKONOMİ PROGRAMININ SONUÇLARI
Geçen yıl ortalarında yüzde 75'leri aşan enflasyonun bugün yüzde 31'i gördüğünü belirten Yılmaz, gelecek yıl sonunda yüzde 20'nin altını, sonrasında ise tek haneli rakamları hedeflediklerini aktardı. Temel mallarda enflasyonun yüzde 20'nin altına düştüğünü ancak hizmetlerdeki katılığın da kırılmaya başladığını söyledi. Bu durumun, uygulanan programın meyvelerini 2026'da daha fazla alacaklarını gösterdiğini ifade etti. Yılmaz, ekonomi programının ana çerçevesinin doğruluğunun görüldüğünü vurgulayarak, program dışı içsel veya dışsal faktörlerin geçici etkiler yaratabileceğini, ancak istikametin doğru olması durumunda programın bir süre sonra normal rayına gireceğini kaydetti. Kararlılıkla uygulanan programın çalıştığını ve sonuçlar ürettiğini, 2026'da bu sonuçların çok daha belirgin olacağını sözlerine ekledi.
YENİ SOSYAL DESTEK MODELİ: GETAD
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Gelir Tamamlayıcı Aile Destek Sistemi (GETAD) hakkında önemli bir duyuru yaptı. Bu sistemin pilot uygulamasının önümüzdeki yıl birkaç ilde başlatılacağını, 2027 yılında ise tüm ülkeye yayılmasının planlandığını bildirdi. GETAD'ın özü itibarıyla bir eşik gelirin altında kalan aileleri destekleyici bir model olacağını, ancak istihdam piyasalarından caydırıcı nitelikte olmayacağını belirtti. Bu yeni destek modeli ile sosyal yardım alanında yapısal bir reformun hayata geçirileceğini ifade etti.

ALTINLA SATIN ALMA GÜCÜ HESABI TARTIŞMASI
Altın ile satın alma gücü hesabının teknik olarak hiçbir tutarlılığının olmadığını savunan Yılmaz, son yıllarda jeopolitik gelişmeler, belirsizlikler ve merkez bankalarının birikimi nedeniyle dolar bazında altın fiyatlarında muazzam bir artış yaşandığını belirtti. Eğer hesaplamalar altın bazında yapılırsa, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada satın alma gücünün düştüğünü; ABD, Fransa, Yunanistan gibi ülkelerde dahi asgari ücretin altın cinsinden bakıldığında yüksek oranlarda düştüğünü örneklerle anlattı. Yılmaz, altının yenen, giyilen bir meta olmadığını, dolayısıyla satın alma gücü hesabının pirinç, ekmek, mazot, kira gibi tüketilen veya hizmet alınan kalemlerle yapılması gerektiğini söyledi.
YAPISAL REFORMLAR VE TÜRKİYE YÜZYILI
Yılmaz, 2026 yılının "Türkiye Yüzyılı" doğrultusunda yapısal dönüşümlerin yaşanacağı bir yıl olacağını söyledi. Partisinin ve hükümetin hazırladığı çok kapsamlı reform programları olduğunu belirterek, önümüzdeki dönemde programın yapısal reformlarla daha da güçlendirileceğini dile getirdi. Para, maliye politikaları ve yapısal reformları kapsayan bütüncül bir politika ile sorunların çözülebilir olduğunu vurguladı. Yapısal reformların somut sonuçları ve özellikle beklentiler kanalıyla yarattığı etki dolayısıyla önemini vurgulayan Yılmaz, dönüşüm yapan ülkelere güvenin arttığını ve piyasaların geleceği görerek şimdiden hareket etmeye başladığını ifade etti.
Yılmaz, asgari ücretteki artış oranlarını da uluslararası verilerle karşılaştırdı. 2002 yılının ikinci yarısına kıyasla 2025 yılının ikinci yarısında asgari ücretin reel olarak yüzde 207 oranında artış sağladığını açıkladı. Aynı dönemde bu artışın İspanya'da yüzde 196, Portekiz'de yüzde 162, Hollanda ve Fransa'da ise yüzde 102 olduğunu belirterek, asgari ücretin reel olarak diğer ülkelerden daha yüksek oranda arttığını ifade etti.
BELEDİYELERDE REFORM İHTİYACI
Belediyelerin öncelikle asli işlerini yapması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, bunların temiz su, düzgün kaldırımlar, çöp toplama, trafik ve ulaşım sorunlarının çözülmesi gibi temel hizmetler olduğunu dile getirdi. Belediyelerin bu temel hizmetleri çözmemişken "fantastik" harcama kalemleri açmasını doğru bir yaklaşım olarak görmediğini belirtti. Belediyelerin önce asli hizmetlerini yerine getirmesi, sonrasında kaynakları kalırsa ekstra hizmetleri yapabileceğini söyledi. Yılmaz, 2018 yılında belediyelerin toplam harcamaları içinde yatırımların payının yüzde 36 iken, 2024 yılı itibarıyla yüzde 24,3'e gerilediğini aktardı. Bu oranın 2026'da yüzde 19,5'e düşmesinin beklendiğini ifade ederek, bu rakamların Türkiye'nin bir yerel yönetim reformuna ihtiyacı olduğunu gösterdiğini vurguladı. Ayrıca, kaynakların verimli kullanımı ve usulsüzlüklerin sistematik olarak engellenmesi bakımından da belediyelerde reform ihtiyacının çok açık olduğunu sözlerine ekledi.





